Düşünceler

GAZZE HAMAS FİLİSTİN
Zulüm altında inleyen Filistin halkı için insanüstü bir gayretle mücadele eden Hamas, adını dünya direniş tarihine geçirmiştir. Zira direniş, alınan risk ve ödenen bedel oranında değer kazanır. Genel olarak Müslümanlar, rahat ve korku içinde risk almadan ve bedel ödemeden sonuç almaya çalıştıkları için direnişten çok tavize dayalı bir mücadele biçimini benimsemektedirler. Filistin’liler Hamas’ın önderliğinde, hem risk aldılar hem de büyük bedeller ödediler.
Bununla birlikte; zulmün dayanılmaz bir seviyeye çıktığı durumlarda Hz Peygamberin yaptığı gibi duygusallıktan sıyrılıp stratejik akla başvurmaktan da kaçınmamaları daha doğru olabilir.
Bilindiği üzere, Mekke müşriklerinin baskı ve zulmü dayanılmaz bir hal aldığında, Müslümanlar, birinci derecede önemli olan Mescidi Haram ve Kâbe’nin içinde yer aldığı Mekke’den hicret ettiler. Evlerini, kurulu düzenlerini, yakınlarını geride bıraktılar, zahmetli bir yolculuk yaptılar ve kalacak yerleri bile olmayan bir beldeye yerleştiler. Ama yoksunluk içinde başladıkları yeni hayat onlara yeni ufuklar açtı. Burada adalete dayalı bir yönetim modelini hayata geçirdiler. İslam, yeryüzüne buradan yayıldı. Bir kasaba olan Yesrib evrensel bir şehir olan Medine’ye dönüştü ve Müslümanların ikinci önemli merkezi haline geldi. Terk etmek zorunda kaldıkları Mekke’nin hem Müslüman hem en önemli merkez olmasını sağladılar.
Kudüs’ün üçüncü önemli merkez olarak kalması için hayatlarını ortaya koyarak dayanılmaz baskı ve zulme direnen Müslümanların da Peygamber’in yaptığı gibi yeni bir Medine kurmak üzere hicret etmeleri daha hayırlı olabilir. Ola ki, Mekke’ye dönenler gibi Kudüs’e dönmeleri müyesser olur.

DEMOKRASİ

Örnek ve model kabul edilen Batılı Demokratik Ülkelerin tümü topraklarını işgalden kurtarmak için çabalayan Filistin’lilere yaşama hakkı bile tanımayan işgalci İsrail’den yana olduklarını açıkladılar. Böylece, demokrasinin adaleti sağlayacak bir yönetim modeli ve en insanlık dışı uygulamalara bile karşı olmadığı tekrar ortaya çıkmış oldu.

 

DİN ADAMI

“Din adamı” sıfatıyla ortalıkta gezen bazıları, İslam’ın şiddetle reddettiği ırkçılığı, zulmü ve zalimi övüyor. İslam’ın küfür olarak nitelediği bilgi ve uygulamaları İslam’ın emri gibi anlatıyor. Dini menfaat ve şöhreti için bağlamından koparıp yalan yanlış anlatıyor. İhbarcılık yaparak insanları hedef yapıyor.
Kuran bunlarla ilgili şöyle diyor:
“Allah’ın indirdiği Kitaptan (kendilerinin ve iktidar sahiplerinin işine gelmeyen) bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi, dünya menfaatini) satın alanlar (böylece güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uyduranlar var ya); onların (din istismarıyla kazanıp) yedikleri, karınlarındaki ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak ve onları arındırıp temize çıkarmayacaktır. Ve onlar için acı bir azap vardır.” Bakara 174.
“Onlardan bir topluluk da, Kitap’tan olmayan bir şeyi Kitap’tan sanmanız için, Kitab üzerinde dillerini eğip bükerler ve “bu Allah katındandır” derler. Oysa o Allah katından değildir. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler. “Al-i İmran 78
“Ey inananlar, din bilginlerinin ve din adamlarının çoğu halkın parasını hakketmeden yerler ve ALLAH’ın yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü yığıp ALLAH yolunda harcamayanlara acı bir azap müjdele.” Tevbe 34
YÜZLEŞME ŞART
Herkes gibi Müslümanlar da kendi yanlışlarıyla yüzleşmelidir.
İktidara kayıtsız şartsız destek vererek yanlışları, yani İslam’a aykırı yanları görmezden gelinmemeli ve yaptıkları meşrulaştırılmamalı. İktidar İslami olmayan bir sistemi işletirken tabii olarak birçok yanlışı uygulamak ve savunmak zorundadır. Onlara tabi olmak, yaptıklarını onaylamaktır. Öncelikle bundan sakınmamız gerekir. Bu yapılmadığı ve suskun kalındığı taktirde yanlışları toplum nezdinde İslam’a mal edilir ve uyarı görevini yapmayanlar da sorumlu olur.
Küçücük iyiliklerini büyütmek, yüksek dağlar kadar yanlışlarını dile getirmemek gibi bir tavır, yani, mutlak tarafgirlik o yanlışlara ortak olmak anlamına gelir.
İktidarın tüm meşru ve gayrimeşru uygulamalarının İslam’a maledilmesi nedeniyle bir çok insan deizme ve ateizme kaymaktadır. Yanlışlara karşı durmayan Müslümanların bu konuda vebal altında oldukları unutulmamalıdır.

LOZAN VE KÜRTLER

Lozan’da; Kürtlerin yaşadığı toprakların oluşturulan dört yapay ulus devlet (Irak, Suriye, İran, Türkiye) arasında paylaştırılması, bu halkı, büyük trajedi ve travmalara mahkûm etmiştir. Aradan yüzyıl geçmiş olmasına rağmen, Lozan’ın ürünü olan dört ulus devletin ırkçı uygulamaları karşısında varlığını sürdürmek için karşılaştıkları zorluklar, ödedikleri bedeller, yaşadıkları riskler hesaba katıldığında bu anlaşmanın sonuçlarının ne kadar vahim olduğu anlaşılmaktad

Views: 12

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir