Aklımızı Kullanmayanlardan mıyız?

(Bak:Yunus Suresi 100)

 

Demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin arkasındaki sahte, ikiyüzlü duruşu ile insanlığı yeni bir vahşet türü ile tanıştıran Modern Batı Uygarlığı Dünyayı cehenneme çevirmeye devam ediyor. Ötekinin hayatı cehenneme döndüğü oranda kendi cennetinde daha uzun süre yaşayabileceğini sanıyor.

Bunun için, Batı dışı dünyaya her türlü vahşeti ve insanlık dışı uygulamayı, katliam ve soykırımı gözünü kırpmadan yaşatıyor.

Başta İslam Dünyası olmak üzere Batı dışı ülkelerde her geçen gün talan, istismar ve sömürüyü arttırmak için yeni tekniklerle yeni yangınları körüklüyor.

Bu ateşi söndürebilecek yegâne imkâna sahip olan Müslümanlar; Aklın ve Din’in paha biçilmez imkânlarını kullanma aczi içinde bulunduklarından, olan biteni sadece seyrediyorlar. Her hileye, oyuna, tezgâha, tuzağa düşmeye hazır duruyorlar. Etkin, belirleyici ve özne olamıyorlar. Pasif ve savunmada kalarak yapılanları sineye çekiyorlar. Yaşadıkları krizleri birbirlerini suçlayarak ve iç çatışmalarla geçiştirmeye çalışıyorlar.

Bu kısır döngüden çıkamadıkları için sürekli yeni krizlere, çıkmazlara, bunalımlara düşmekten kurtulamadıklarını önümüzde duran örneklerde hep görüyoruz:

Hiçbir çözüm belirtisi bulunmayan Suriye’de iç savaş ülkeyi ve halkı yok olma noktasına hızla taşıyor.

Irak ve Lübnan’a hâkim olan savaş hali bitecek gibi durmuyor.

Tunus ve Libya daha kendini toparlayamamışken yeni krizlerle karşı karşıya geldiler bile. Arabistan ve Körfez Ülkeleri paranın gücü ve dış destekle iç kanamayı baskılayarak durdurmaya uğraşıyor.

Ürdün, her an göçebilecek bir zaaf hali içinde ölümü bekleyen idam mahkûmunu andırıyor. Olanların sözle anlatılacak ve anlaşılacak seviyeyi çoktan aştığı Filistin’de; İsrail ve ABD’nin vahşeti bir halkın can çekişmesine yol açmış bulunuyor.

Modern Batı’nın zulüm, vahşet ve düşmanlığı meşrulaştırmak için ürettiği Milliyetçilik/Irkçılık silahının yol açtığı en kaba mağduriyete maruz kalan Kürtler acı çekmeye devam ediyor.

Mısır’da Din/İslam ve insanlık düşmanı Batı’nın ve İsrail’in işbirlikçi uzantıları; halkın iktidarına hiçbir ahlak, hak, hukuk ve insani ilke tanımadan el koydular. Bu yetmiyormuş gibi, şimdi de direnen halkı katlediyorlar. İslam Dünyasının kalbine büyük bir fitne olarak yerleşen İsrail’in çıkarları için ülkeyi ve halkı ateş, kan, gözyaşı ve ölümle boğuyorlar.

Anlayacağınız, her türlü şeytani hile, desise, plan ve projenin devrede olduğu bir dönemden geçiyoruz..

İngiltere, ABD, İsrail, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin’in kuyrukları birbirine değmeyen planları ve projeleri vahşi bir rekabet içinde bölgeyi cehenneme çevirmeye devam ediyor. Daha kötüsü; kimi zaman da aynı projede ittifak ederek güçlerini birleştiriyor ve daha kapsamlı insanlık dışı uygulamalara imza atıyorlar.

Bütün bunlara karşılık, başta Türkiye olmak üzere Bölge ülkeleri ve halkları ne yapıyor? Geleceğe yönelik öngörüleri nedir? ABD ve diğerleri bölgeyle ilgili ayrıntılı planlamalar yaparken Bölge Ülkelerinin kendine ait, bağımsız ve özgün bir hesabı, projesi, planı var mı?

Bu soruya “evet var” demek ne kadar iç ferahlatıcı olurdu. Ama ne yazık ki yok.

Dışişleri Bakanı Davudoğlu ve Başdanışman Yalçın Akdoğan’ın açıklamalarından, bilinçaltını esir alan milliyetçi refleksin tetiklediği Kürt alerjisiyle PYD’yi neredeyse Esed’in kucağına ittiklerine şahit olduk. Neyse ki, daha sonra durumu bir nebze düzeltmek için söylemlerini yumuşattılar da derin bir nefes alabildik.

PKK’yle barış görüşmelerinin sürdüğü bir ortamda, aynı örgütün Suriye kolu ile bir savaşa girilecekti neredeyse. Barış sürecini tehlikeye sokacak bu öngörüsüzlük bağışlanacak gibi değil. Diğer yandan, çıkmaza sürüklenmiş Suriye politikasında yeni bir düşman üreterek işlerin büsbütün sarpa sarmasına yol açmak hangi akla hizmet eder anlamak mümkün değil.  Böyle bir çatışmanın sadece karışıklıktan ve ayrımcılıktan beslenenlerin işine yarayacağını görmemek mümkün mü?

Ayrılık, çatışma, ırkçılık esaslı ve sömürü amaçlı politikalara karşı; Türk, Kürt ve Arapların birlikte yaşama ve ortak hedefler etrafında birleşmeyi esas alan politikalar üretmesinin zamanı çoktandır geçti. Bunu giderecek aklı hasretle bekliyoruz.

30.07.13

 

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir