İnönü Hilafet Yanlısı mı?
“Ödüllük Bir Soru” başlığıyla geçen hafta bu köşeye taşıdığım bir alıntının kime ait olduğunu sormuş ve okurların dikkatini çekmeye çalışmıştım. İstiklal Harbi adıyla anılan mücadele sırasında Mustafa Kemal ve ekibinin bilinenin tersine İslam’a ve Halifeye bağlı bir çizgide hareket ederek topluma güven aşıladıkları ve yönetimi ele geçirdikleri artık gizli bir bilgi olmaktan çıkmalıdır.
Diğer yandan; savaş sırasında gücü ve imkânlarını sonuna kadar kullandığı İslam’ı, Müslümanları ve Halifeliği savaş bittikten sonra ortadan kaldırmak için her yola başvurduğu da artık açığa çıkmalıdır.
Anadolu Hareketini planlayıp Mustafa Kemal’e yetkilerini devrederek görevlendiren Vahdettin’in ihanetle anılmasının topluma reva görülmüş en büyük yalanlardan olduğunun anlaşılmasının zamanı çoktan geçti.
Bu ve benzeri gerçekleri; hakaret, itham ve düşmanlık olarak ele almanın fazla bir anlam taşımadığı ortadadır. Ancak gerçeklerin üstünün örtülmesi, yalana mahkûm ve teslim olmak zorunda bıraktığı toplumun hayatını ve geleceğini karartıyor. Sorunların çözülmesi neredeyse imkânsız hale geliyor ve kangrenleşiyor. Böylece çıkmazlar, çatışmalar, ayrılıklar, düşmanlıkların önü alınamaz hale geliyor.
Günümüzde Türkiye, Suriye ve Irak’ta; Türklerin, Arapların ve Kürtlerin içine düştüğü çıkmaz ve emperyalistlerin her bir unsuru bir top gibi sağa sola savurmasından kurtulmanın ilk şartı bu tarihi yalanları, ikiyüzlülüğü terk etmek ve gerçeklerle yüzleşmektir. Toplumun iradesine rağmen alınan kararların sonucu olarak dışa vuran artçı şokların tüm bölgeyi sarsmayı sürdürmesinin önüne başka türlü geçilemez.
Yayınlanan metnin Mustafa Kemal’e ait olduğuna inanmak son derece güç, hatta imkânsız gibi görüldüğü için sorduğum soruya okurlardan çok ilginç cevaplar geldi: Mehmet Akif Ersoy, Mevdudi, Bediüzzaman Said Nursi, Fethullah Gülen, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir diyenler oldu.
TBMM’nin açılışının öncüsü olan Sivas Kongresi’nde “Makam-ı Celil-i Hilafet ve Saltanata, İslamiyet’e, Devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip etmeyerek… çalışacağıma… namusum ve bilcümle mukaddesatım namına Vallah, Billah.”[1] diyerek and içen; ayrıca Meclisten, Sultan Vahdeddin’e çektiği telgrafta: “Millet bağımsızlığına kavuşsun, saltanat makamı ile yüce ve büyük hilafet yok olmaktan kurtulsun. Sonsuz bağlılığımın daima artmakta olduğunu bildirerek buna inanmanızı rica ederim”[2] gibi beyanlarda da bulunanMustafa Kemal’in doğru cevap olduğunu bilenlerin sayısı da hayli kabarıktı.
Şimdi, ibretlik bir sayfa daha açalım ve aynı çizgide yürüyen İkinci Adam’ın sözlerine de ibretle bakıp ekibin ortak anlayışının nasıl belirdiğini şaşkınlıkla izlemeyi sürdürelim. Bir [3]zamanlar; Şeriatı de Hilafeti de Saltanatı da yere göğe sığdıramayan, abartılı söylemlerle öven ve yüceltenlerin; aynı konuda nasıl daha şiddetli tonda kin, nefret ve düşmanlık ürettikleri, gerçekten görülmeye değerdir.
Heyetin başında giden İsmet İnönü; Müslüman Ahalinin (Türkler ve Kürtler), İslam’ın ve Hilafetin hakkını, hukukunu ve devamını güvence altına alan “Misakı Milli” ve ona paralel hazırlanan “Lozan Talimatnamesi”ne sonuna kadar sadık kalacağına Meclisin karşısında açık beyan ve taahhütte bulunmuştur. Bu taahhüdünü çeşitli vesilelerle kamuoyuyla ve basınla da paylaşmıştır.
Lozan görüşmeleri başlamadan; Muslim Standart Gazetesi’nin Müdürü Seyyid Abdül Kayyum Malik ile yaptığı görüşmede bütün dünyaya duyurulması isteği ile şu beyanatta bulunmuştur:
“…Türk Milleti İslamiyet’in kolu ve kılıcıdır. Türkiye Anayasası, Hilafetin yani hür ve müstakil bir İslam Devleti’nin menfaatlerini yürütmeye çalışacak ellere, bütün müdafaa kudretini vereceğini söylüyor. Bu halde hilafeti desteksiz bırakamayız. Türkiye hilafeti tutuyor ve tutacaktır. Hilafet makamı yüce Türk Milleti’ne emanettir. Türk Milleti hür ve müstakildir. Bunun için hilafete her türlü taarruz da masundur. Hilafet makamı da bizde emindir güvence altındadır.
Kanımızın son damlasına kadar hilafeti tutup yaşatacağız. İşte Türk milletinin kararı budur. Hilafet bugün dahi Müslümanlar arasında bir anlaşma ve yardımlaşma kaynağıdır. Yeryüzündeki din kardeşlerimizin bu sözlerimi dikkatle okumasını istiyorum. Zor günlerimizde onların devamlı dua ve yardımlarını beklemekte olduğumuzu düşünerek bizi haklı görmelerini bekleriz…”[4]
Peki, sonra ne oldu?
02.11.16
[1] Sivas Kongresi Tutanakları, Haz: Uluğ Iğdemir, Ankara 1969
[2] TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 1, Içtima senesi 1, Içtima 2, 24 Nisan 1920
[4] [17] Müslim Standart Gazetesi, 17 Kasım 1922. httpsss://belgelerlegercektarih.com/tag/kemal-hilafet/