TÜKETİM KÖLELİĞİNİ REDDEDEREK ÖZGÜRLEŞMEK
İnsanla birlikte var olan ve insanlığın bitmesiyle ancak son bulacak İki temel yaklaşımdan birini tercih etmek durumundayız. Biri; Allah’ın yaratıcı olduğunu, insanı yeryüzüne gönderdiğini, hayatını düzenlemek üzere elçiler(peygamberler) eliyle ona bir program gönderdiğini(kitap) temel alan yaklaşım. Diğeri; Allah’ı ve Onun düzenleyici olduğunu kabul etmeyip, insanın her şeyi belirlediğini kabul eden yaklaşım. En yaygın ifade ile bu ayrımın birincisine din, ikincisine sekülerizm diyebiliriz.
Günümüz dünyasında birincisini; çok zayıf, etkisiz, dağınık ve hakkını vermekten uzak bir biçimde Müslümanlar temsil ediyor. İkincisini; Dünya Sistemini adalet yerine güç ile elinde tutan Batı(Avrupa-ABD), temsil ediyor.
İşte bu Batı; yüzyıllarca aşağıladıkları ve soykırıma tabi tuttukları Yahudileri İslam Dünyasının kalbine ileri bir karakol olarak yerleştirdiler. Birinci Dünya Savaşı yıllarından beri, Siyonist-Yahudilerin Müslüman Filistin halkını soykırıma tabi tutmasını tahrik ve teşvik ettiler. Bu tahrik ve teşvik günümüzde de bütün hızıyla sürdürülüyor.
Her geçen gün Filistin’den yeni katliam haberleri almaya devam ediyoruz.
Ateşkesin henüz mürekkebi kurumadan İsrail yine Gazze’ye bomba yağdırmaya başladı.
Küresel hegemonyayı kuran Batı Dünyası, Siyonizm’in hedefleriyle ortak hareket ettiği için; İsrail’e yardım etmek için bütün imkânlarını seferber etmiştir.
Ortaçağdan sonra, güç kazanan Batı’nın Yeryüzünde kurduğu sömürü düzeni, özünde değişmeden devam etmektedir. Değişen, sadece şekil ve araçlardır. Önceleri, Ülkeleri işgal ve halkları tutsak ediyorlardı. Sonra bunun yerine; kültürel, ekonomik, sosyal vb. sömürü biçimi yer aldı. Bu emperyalist-sömürü düzeni; yeni araçlar kullanarak yeni şekil ve görüntülerle toplumları aldatmayı sürdürmektedir. Zencileri hayvanlar gibi avlayarak zincirlere bağlayan ve onları köleleştirenler, günümüzde Zencileri sistemin başına oturtarak, onlar üzerinden de sömürü düzenine yeni bir ivme kazandırmak çabasındadırlar. Meşru olmasına bakmaksızın her imkânı ve fırsatı; sonuç elde etmek, hedef ve amaçlarını gerçekleştirmek için kullanmaktan vahşi bir haz duymaktadırlar. Çevrenin tahribi, kitle imha silahları ve diğer öldürücü silahların üretimi, uyuşturucu ticareti, fuhuş pazarları, açlık ve sefaletin önüne geçilmez bir şekilde yaygınlaşması, bir yudum suya hasret milyonlarca insanın ölümle pençeleşmesi, göç ve doğal afetlere maruz kalan kitlelerin hayata tutunamaz hale gelmesine kadar bir yığın sorun Batı’nın Dünyaya egemen kıldığı sömürü düzeninin yansımasıdır.
Son zamanlarda, Ulus Devletler yerine Küresel Sisteme uygun, parçalanmış ve kolay yönetilir; “Yeni Bir Dünya Düzeni “ kurmak peşinde olan Küresel Hegemonya, sisteme uymayan bütün toplumları sistemin parçası haline getirinceye kadar, her türlü yolu denemek kararlılığındadır. Afganistan, Irak ve Filistin’de olduğu gibi en vahşi metod olarak doğrudan işgali, kullanmaktadırlar.
Bizim gibi Ülkelerde ise, zihinlerin işgali ve iğdiş edilmesi ile başlayan ve uyuşturularak bağımlı hale getirilen bir yoldan ilerlemeye öteden beri devam etmektedirler. “Gelişme”, ”ilerleme”, “modernleşme”, ”kalkınma”, “zenginleşme”, “refah”, “konfor” gibi sihirli, ayartıcı hayallerle kendimizi kandırmamıza yarayacak süslü bir dünyada yaşamamızı tahrik etmektedirler.
Bu yanılgıdan kurtulmanın öncelikli ve pratik çaresi; Küresel Sistemin önümüze koyduğu her yeni şeyin yeni bir sömürü aracı olabileceği şüphesi içinde olmaktan geçer.
İşte masum bir görüntü altına gizlenmiş tipik bir örnek:
Batı, tüketim alışkanlığımız üzerinden bir sömürü alanı oluşturmuştur. Önce, Tüketim ile ilgili istatistiklerin gelişmişliğin temel göstergeleri olduğuna ve bunun bilimsel bir gerçek olduğuna bizi inandırdılar. Sonra da piyasaya sürdükleri ürünleri almamız için; kadın bedeni dahil, insanın haz alacağı her türlü aracı kullanarak iyi birer tüketici olmamızı sağladılar.
Bütün dünyada Tüketim Çılgınlığını tahrik ederek, insanları birer Tüketim Kölesi haline getirmenin ne anlama geldiğini; “Filistin İçin İsrail’i Destekleyen Malları Boykot Edelim Kampanyası”nda çok net bir biçimde anladık. Dehşet içinde şunu fark ettik ki; markalarla zihnimize kazınmış olan Temel İhtiyaç Ürünlerinin çoğu, belli merkezlerin kasasına para akıtan bir mekanizmanın parçasıdır. Bu merkezler, sömürü düzeninin sürdürülmesi için İsrail’in desteklenmesini gerekli görmektedirler. Temel ihtiyaç diye satın aldığımız, aslında birçoğu temel ihtiyaç olmayan bu ürünlere verdiğimiz paralar bize; Dünyanın pek çok yerindeki mazlum topluluklara, Irak’a, Afganistan’a ve GAZZE’ye ölüm kusan silahların parası olarak dönmektedir. Kısacası, bizim paramızla bizi vurmaktadırlar.
Bu gerçeği gören herkesin ilk yapması gereken şey, bu ürünleri BOYKOT etmektir ve Tüketim Köleliğini reddedip özgürleşmektir.
Mehmet ALKIŞ
malkis@ttmail.com