Güçlü yaşamını sürdürür, güçsüz elenir
Egemen küresel zihnin yaratılışı reddeden ve Allah’ı tanımayan yaklaşımı, beyaz ırkın üstünlüğünü temel alan “ırklar teorisini” uygulamaya sokarak dünyayı ezenler ve ezilenlerden oluşan iki ana gruba ayırmıştır. Üstün beyaz ırkı sömürmeye, aşağı sarı ve siyah ırkı sömürülmeye mahkum sayan bu teori, dünyanın kaynaklarına sahip olma hakkının da üstün ırka ait olduğu iddiasına sahiptir. Buna göre, Avrupalılardan oluşan beyaz ırkın dünyaya egemen olması zorunlu ve doğal bir sonuçtur. Ondokuzuncu yüzyılda oluşturulan sosyal bilimler bu teoriye bilimsel bir kılıf kazandırmak amacıyla geliştirilmiştir. Sömürü düzenin kurulması ve sürdürülmesinde sosyal bilimlerin etkisi son derece büyüktür.
On beşinci yüzyılda başlayan ve giderek gelişen ve güçlenen sömürü düzeni günümüzde küreselleşme adını alarak zirveye tırmanmıştır. Bu durum, dünya nüfusunun çeyreğine bile sahip olmayan Batı Ülkelerinin, geriye kalan büyük çoğunluğu sömürdüğünü ifade ediyor. Irklar teorisinin dayandığı Doğal Ayıklanma Kuramının güçlü yaşamını sürdürür, güçsüz elenir kuralı en katı biçimiyle dünya düzenini şekillendirmiş bulunuyor. Güçlünün içinde bulunduğu sahte dünya cenneti, güçsüzlerin cehennemi yaşaması ile gerçekleşmiştir.