Peker Neyi İşaret Ediyor?

 

Sedat Peker’i çok kimse gibi izliyor ve anlamaya çalışıyorum.

Konuşmalarının bazı yönlerden yararlı olduğuna şüphe yok! Şimdiye kadar genelde büyük yalanları gerçek gibi anlatan siyasetçiler hep konuşur ve toplumu yönlendirirlerdi. Sedat Peker gibiler, işadamları, cemaatler, bürokratlar ve çıkar çevreleri sessiz durur ve devletten/iktidardan nemalanmakla meşgul olur, siyasetçilerin arkasını kollar; onlara maddi, moral ve oy desteği sağlarlardı.

Yer altı dünyasının güçlü isimlerinden biri olarak tanınan Sedat Peker ise, alışık olmadığımız farklı bir profil çiziyor. Önce bir siyasetçi gibi ortaya çıkıp konuşmalar yaptı, mitingler düzenledi, propaganda yaptı.

Bir çok şeyi üstünü örtmeden dile getirdi, tehditler savurdu, ideolojik hedefler gösterdi, geleceğe yönelik öngörü ve önerilerini paylaştı, turan ülküsünü canlandırmaya çalıştı.

İlginç şekilde ve emsallerinden büyük farkla entelektüel, bilimsel, siyasi, sosyolojik ve dinî birikimiyle de dikkat çekti. Toplumsal sorunlarla ilgili teorik ve pratik çözümlemelerde bulundu.

Cumhurbaşkanından başlayarak siyasetin diğer kademelerinde bulunan siyasetçilerle ve devletin üst bürokrasisiyle iç içe olduğunu satır aralarında ustalıkla işledi.

Daha önce yakın ilişki içinde olduğu anlaşılan Süleyman Soylu’yu aşağılayan üslupla ve ağır ifadelerle, itham ve suçlamalarla hedefe oturttu.

Bir şekilde derin ilişkiler içinde bulunduğunu ima ettiği Mehmet Ağar gibi bazılarını yerden yere vuran ifşaatlarda bulunarak işledikleri suçları teşhir etti. Çıkar elde etmek amacıyla Kürt işadamlarının öldürülmeleri için Ağar’ın MGK’yi nasıl yanılttığını ve bunun ihanetle eşdeğer olduğunu vurguladı.

Yeraltı dünyasının Türkçü ekibi genelde Diyarbakır cezaevinde gerçekleşen vahşet ve insanlık dışı uygulamalara arka çıkar, hatta bizzat katılmayı ve benzerlerini gerçekleştirmeyi erdem gibi sunarlar. Sedat Peker, bu kesimden biri olarak belki de ilk kez herkesi şaşırtan insani bir çıkış ve tavırla yapılanlara karşı olduğunu ileri sürdü.

Millet, devlet, vatan gibi milliyetçilerin kutsal saydığı değerlerin kişisel hırs ve çıkarlara nasıl alet edildiğini örneklerle ortaya koyması da dikkat çeken hususlar arasında yer aldı.

Devletin içine düştüğü çirkef ve kirli ilişkileri bizzat içinde yaşamış biri olarak sergileme çabasına girmiş olması, bir yüzleşme ve hesaplaşmaya zemin hazırladığı izlenimi veriyor.

Yeraltı dünyasına mensup birinden çok, temiz eller operasyonu yürüten bir savcı ve devleti yapılandırmayı hedefleyen adaleti savunucusu bir reformcu gibi davranması zihinlerde pek çok sorunun belirmesine yol açıyor.

Öteden beri Soylu’yu en çok destekleyen ve yayınlanan videolardaki iddialar açıklığa kavuşmadan ona hararetle sahip çıkan Devlet Bahçeli’yle ilgili tek söz söylememesi ise, başka bir husus olarak ayrıca dikkat çekiyor. Aralarında zimni bir mutabakat mı var, yoksa Peker’in korktuğu birşey mi var? Bu sorular Bahçeli’ye karşı sessizliğini koruması bu süreçteki tutumuyla çeliştiği için kendiliğinden gündeme geliyor. Bunu nasıl anlamlandırdığı ve yorumladığı meraka değer! Bahçeli’nin devleti bir suç örgütünün emrini yerine getiren mekanizma haline getiren skandallarla anılmasına neden olan pervasızlığını görmezden gelmesi, Peker’in dürüstlük iddiasına da gölge düşüren bir nitelik taşımaktadır.

Halbuki, saygılı durmaya özen göstererek de olsa, Soylu’ya sahip çıkan Cumhurbaşkanının haksızlık yaptığını, söylediklerinin doğru olmadığını ve düzeyini koruyarak bunlara en azından itiraz edeceğini, hatta reddedeceğini bile ifade etti.

Sedat Peker; “Bundan önceki büyükelçi döneminde, onların resmi talebiyle, 2000’li yılların başında, Swiss Otel’in kral dairesinde Amerika elçilik görevlileri, CIA ve DEA ajanları ile resmi bir görüşme yaptım” demesi ilginç olduğu kadar bugünkü misyonunun o zamandan planlandığını düşündürmektedir. Aksi halde, hangi sıfatla “resmi bir görüşme” yapmış olabilir?

Açıklamalarından ve göndermelerinden anlaşılıyor ki, Peker’in elinde çok gizli bilgi ve belge bulunmaktadır. Bu kadarına bir kişinin kendi başına sahip olmasının zorluğu dikkate alındığında, bir istihbarat örgütüyle iş tuttuğu, bunun da “Resmi görüşme” yaptığı Amerika’nın CIA-DEA’sından başkası olamayacağı ortaya çıkmaktadır.

Bütün bunlar ve ilgili kareler yan yana getirildiği zaman Amerika’nın Türkiye için yeni bir planı devreye koyduğu tahminini güçlendirmektedir. Bu doğruysa; Türkiye’nin, Amerika’nın bölge politikalarına doğru yön değiştirmeye zorlanacaktır.

Mevcut yönetim, ya Avrasya’cı kanattan sıyrılarak Batı blokuna bağlılığını kanıtlayacak ya tasfiye edilmeyi göze alacak gibi görünüyor. Kürt Meselesi, Terörle Mücadele, Suriye Meselesi, Libya, Doğu Akdeniz ve diğer sorunlar ya yeni bir yaklaşımla ele alınacak, ya da Türkiye’yi iyice dibe çekecek.

Sözkonusu plana ilk uyum gösteren ve erken yol alan Sedat Peker, işaret fişeklerini ateşleme görevini yerine getiriyor olsa gerek. Yoksa ne ideolojik duruşu, ne çıkar ilişkileri bu meydan okumaya izin vermez.

07.06.2021

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir