Siyasetin Temel Sorunları 3

-Yozlaşmadan Çözüme-

Dinî düşünceyi temsil eden Peygamberlerin çeşitli dönemlerde kurdukları hak ve adalet eksenli düzenin bir süre sonra yozlaşarak yerini beşerî uygulamalara bıraktığı ve bunun çok kez tekrar ettiği hatırdan çıkarılmaması gereken öncüllerdendir. Anahtar kavram olan “yozlaşma”nın anlamı, inananların teoriye uygun davranmayı terk etmesidir. Yani, diğer kitapların aslı ile Kuran’ın kısmen veya tamamen esas alınmaktan çıkarılmasıdır. Başka bir deyişle, vahye dayalı Dinin yerini seküler düşüncenin almasıdır.

Bu açıdan bakıldığında; tarihin büyük bölümünde seküler düşüncenin; belirleyici, etkili, yaygın ve egemen olduğu sonucuyla karşılaşıyoruz. Süreç; Hıristiyanlık örneğinde olduğu gibi, önce çok tanrılı inancın tek tanrılı inanca eklemlendiği bir dönem, ardından dinin tümüyle belirleyiciliğini yitirdiği seküler döneme geçilmesi biçiminde işlemiştir.

İslam Tarihinde benzer bir durumun yaşanmakta olduğunu Müslüman dünyanın, günümüzde, seküler karakterli küresel egemenliğe tabi olmasından kolayca anlaşılabilir. Öyle ki; İnançlarını egemen gücün seküler dünyasına uyarlayarak ve birbirinin karşıtı olan iki inancı aynı bünyede yaşatma çabası güttüklerinden, Müslümanların, hatta İslamî hareketlerin İslam’la ilişkisi sahici olmaktan hayli uzaktır. Seçmeci/eklektik düşünce kalıbını seçmeleri ve ona göre hareket etmeleri bunun en açık göstergesidir.

Hem teorilerine hem uygulamalarına sinen bu seçmeci ruh, özgün ve bağımsız bir duruş sergilemelerine imkan vermemektedir. İlkeli, dengeli, özgüven sahibi, cesur, inandığının arkasında duran, dürüst, üretken, dinamik ve benzeri sağlıklı kişilik belirtilerine uygun davranma imkanını ellerinden almaktadır. Risk almayı, bedel ödemeyi, rahatından ödün vermeyi de göze alamadıkları için yozlaşmanın tavan yapmasını ve baş edilemez bir hal almasını engelleyememektedirler.

Buraya kadar anlatılanlar şu yargıyı haklı kılmaktadır: İslam, kimliğinden koparılarak Müslümanların eliyle sekülerleştirilmektedir. Dünyadaki mevcut İslamî uygulamaların teorisi de pratiği de bu anlayışı yansıtmaktadır. Onun için; değişimci karakteri, iç dinamizmi ve bütünlüğü ile adalete dayalı bir dünya kurma imkanına sahip olan İslam, ne yazık ki, tanınmaz hale gelmiştir.

Bu çıkmazdan kurtulmanın yolu nedir? Bu soruya verilen o kadar çok cevap, yorum ve görüş var ki, sağlıklı bir tercihte bulunmak neredeyse imkansız bir hal almaktadır. Meşrebine, grubuna, mezhebine, tarikatına, kaynaklarına, ırkına, devletine, çıkarına, psikolojisine, hırslarına, arzularına, ilişkilerine ve benzeri etkilere göre yorumlarını çözüm sayanlardan geçilmiyor. Halbuki; adaletli ve kalıcı bir çözümün, Kuran’ın belirttiği zaaflara sahip insan tarafından gerçekleştirilebileceğini beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır:

Kuran’a göre insanın olumsuz özellikleri: “Azgın, nankör, inkârcı, iyiyi de kötüyü de isteyen, aceleci, cimri, alıngan, kavgacı, bozguncu, cahil, zalim, kan dökücü, unutkan, hırslı/açgözlü, bencil, sözünde durmayan, arzularına esir olan, böbürlenen, kibirli, şımarık, emanete ihanet eden, gafil, müsrif, kaba, katı kalpli, kıskanç, hasetçi, hak yiyen, hileci, ikiyüzlü, mal ve güce düşkün, yalancı, başa kakan, zorba!”

Böyle olduğu için insanın sorunları ancak aşkın bir güç tarafından çözülebilir ki, yaratıcı, bu amaçla insanlara Din/İslam’ı bildirmiştir. İnsanlar tarafından yozlaştırılmış olsa da aslı kaybolmayan sözkonusu kusursuz programı tüm zorluklara rağmen hayata geçirmek mümkündür. Kuran’ın teorisi ve Peygamberin pratiği bu ihtiyacı karşılayacak yeterliktedir. Kuran bu amaçla bize yol gösteriyor:

“Rabbinizden size indirilen Kuran’a uyun, O’ndan başka lider ve önderlerin ardından gitmeyin.” 

“De ki: “Benim Rabbim adaletli ve doğru olanın yapılmasını emretmiştir; ve (O sizden) kulluğunuzu göstermek üzere giriştiğiniz her türlü eylemde bütün varlığınızı ortaya koyarak içten bir inançla yalnız ve sadece O’na yönelin ve Tertemiz ve samimi bir inançla Allah’a yönelerek O’na dua edin! Başlangıçta nasıl sizi yaratan O’ysa, döneceğiniz kimse de O’dur.”

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının da bana itaat edin. Sakın işi gücü dünyada fesat çıkarıp nizamı bozmak olan, düzeltme için ise hiçbir gayretleri bulunmayan o haddi aşanların isteklerine uymayın.”

“De ki: Ey Kitap ehli! Dininizde haksız yere haddi aşmayın. Daha önceden sapan, birçoklarını saptıran ve yolun doğrusundan uzaklaşan bir topluma uymayın.”

“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.  İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın.”

“Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah’a (cc) ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a (cc) ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.”

 

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir