Başka Bir Açıdan Ayasofya
Temel meselelere uzak duran Türkiye Müslümanları uzun zamandan beri Ayasofya’nın camiye çevrilmesini en önemli meselelerin başına oturtmuş ve sonu gelmez bir hamasetin konusu olarak sık sık gündeme taşıyorlar. Oysa İslam Tarihinde yaşanan benzer durumlarda Müslümanların farklı davrandıkları biliniyor. Bu yaklaşımı ortaya koyan en önemli örneği Hz. Ömer ortaya koymuştur.
Kudüs’ün fethinde namaz kılacak yer soran Hz. Ömer’e, kilisenin içini öneren Kudüs Patrik’ine: “Eğer ben Kilisenin içinde namaz kılsam, öteki Müslümanlar da orada kılarlar ve orayı mescit haline getirirler” diyerek kilisede namaz kılmayı kabul etmemiştir. Hz. Ömer, bu ilkesel tutumun değişmeden kalıcı hale gelmesini sağlamak maksadıyla, Müslümanların namaz için kilisede toplanmaması ve orada ezan okumaması uyarısını Kudüs Ahitnamesine eklemiştir. Bu sadece Kudüs için değil, genel olup her yer ve zaman için geçerlidir.
Can, Mal, Soy, Akıl ve Din emniyeti İslam’ın herkes için kabul ettiği beş temel haktır. Dolayısıyla, Müslümanların hakimiyeti altında bulunan bütün din mensupları gibi Hıristiyanlar da din ve ibadet özgürlüğüne sahiptirler. Ayasofya’da ibadetlerine devam etmeleri için imkân sağlamak Müslüman yöneticilerine düşen görevler arasındadır. Böyle mabetler, ancak o dinin mensupları tarafından kullanılmadığı, terk edildiği taktirde camiye çevrilebileceği fıkıhçılar tarafından hükme bağlanmıştır.
Fatih, Ayasofya’yı fethin simgesi olarak Camiye çevirmiş olduğundan yapılan dinî değil idari/dünyevi bir tasarruftur. Hz. Ömer’in İslam’ın ruhuna bağlı kalarak belirlediği ilkeyi dikkate almamıştır.